SİYASET

Gaytancıoğlu: “Tarımda nasıl bu hale geldik mi, getirildik mi?”

Geçmiş dönem CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, hükümetin tarım politikalarına eleştiri getirdi

Geçmiş dönem CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, hükümetin tarım politikalarına eleştiri getirdi.Erdoğan DEMİR / EDİRNE (İGFA) - Geçmiş dönem CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Türkiye’nin çok değil daha 80’li yıllarda domates, biber satarak Ereğli Demir Çelik tesislerini yapmakla övündüğünü, buğday satarak, arpa satarak dış borcun ödendiğini ve  90’lı yıllara geldiğimizde canlı hayvan ihraç ederek Ortadoğu’yu Türkiye’nin beslediğini belirtti.

Gaytancıoğlu bugünlerde ise o Türkiye’den başka bir Türkiye’ye evrildiğini  belirterek şu açıklamayı yaptı: “Sonra ne oldu? 1990’lı yılların 2.yarısından sonra ve 2000’li yıllarla birlikte, uygulanan bilinçsiz, tutarsız tarım politikaları IMF programları, Dünya Bankası raporları, “Devlet et mi satar, süt mü satar, bez mi satar” diye yapılan özelleştirmeler, çiftçinin kara gün dostu mu olurmuş? diyerek piyasadan çıkan müdahale kurumları, çayda tekelin kaldırılması, fındıktan türlü türlü oyunlar ve çöküş başlıyor.

Çöküş, 2007’deki TARIM kanunundan sonra başladı. Aslında çok umutluyduk. Neden mi? İlk defa çiftçinin desteklenmesi için kanun çıkarılmıştı. Hatta Tarım Kanunu’nun 21.maddesi gereği “çiftçiye verilecek destekler GSMH’nın %1’inden az olamaz” denmişti. Pekiyi bu Anayasal hükme uyuldu mu ? Tabii ki hayır. Önceki yıllarda desteğin yarısı Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçince artık çiftçinin hak ettiği desteğin 3’te 1’i verilir hale geldi. Çiftçinin alacağı birikti. Yapacak başka bir işi olmayan çiftçiler direndiler ama borçlandılar. İpotekli kredilerle tanıştılar. Geri kalan çiftçiler ne yaptı başta İstanbul, Ankara ve İzmir’e göç ettiler.

Tarımda son yıllarda uygulanan aynı politikaya yani yıkıcı neoliberal politikalara devam ediliyor. Sonuç mu ne? Sonuç çok basit net ithalatçı olduk. Ülkemizde rahatlıkla verimli bir şekilde yetişen neredeyse tüm ürünleri ithal ediyoruz. Hiç umut yok.”