Sakarya Büyükşehir Belediyesi Aralık Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamındaAkira Kurosawa’nın başyapıtı Raşomonfilmi OSM’de beyaz perdeye yansıtıldı. Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği gösterim sonunda Dr. Muzaffer Musab, katılımcılarla filme dair derin analizler paylaştı. Sanatın merkezi olan OSM, sinema severler için unutulmaz bir deneyime ev sahipliği yaptı.SAKARYA (İGFA) - Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin Aralık kültür sanat etkinlikleri, birbirinden güzel ve anlamlı etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Raşomon perdede

Son olarak sinema tutkunları için hazırlanan programda dünya sinemasının unutulmaz eserlerinden biri olan “Raşomon” filmi Ofis Sanat Merkezi’nde (OSM)beyaz perdeye yansıtıldı.

Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın sinema tarihine damga vurmuş bu eseri, izleyicilere eşsiz bir deneyim sundu.

Sakarya Orhangazi’de Mevlana anlatılacak Sakarya Orhangazi’de Mevlana anlatılacak

Filme dair analizler

Film gösteriminin ardından, Sakarya Üniversitesi’nden Arş. Gör. Dr. Muzaffer Musab Yılmaz’ın katılımıyla gerçekleştirilen söyleşi büyük ilgi gördü.

Yılmaz Raşomon’un insanların olaylara kendi bakış açılarıyla yaklaşmasını sağladığını ve bunun evrensel bir dile dönüştüğünü söyledi.

Savaşın zorunlu etkileri

Her filmin çekildiği dönemin koşullarına göre incelenmesi gerektiğini belirten Arş. Gör. Dr. Muzaffer Musab Yılmaz, “Yönetmenin neden bu hikâyeyi seçtiğine gelince, bu bir alegori. 1950’lerin Japonya’sında, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında, kültürel bir çöküş ve toplumsal kargaşa yaşanıyordu. Yönetmen, bu kaotik dönemi bir alegori aracılığıyla anlatmak istemiş. Filmdeki hikâye, aslında Japonya’nın savaş sonrası karmaşasının bir uzantısı olarak kabul edilebilir. Bu bir yorumdur, elbette her izleyici farklı şekillerde değerlendirebilir” dedi.

“Herkesin ilgisini çekmeye başardı”

Raşomon filminin doğu kültürünün büyük çapta ilk ödül adlığı film olduğunu belirten Yılmaz, “1950’lerin Japon sineması, Avrupa sinemasındanda etkilenmişti. İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’daki etkileri, varoluşsal sorgulamaları tetiklemiş ve bu durum sinemaya da yansımıştı. İtalyan ve Fransız sineması bu dönemde öne çıkan akımlardı. Japon yönetmen de, kendi kültüründen yola çıkarak bu küresel akımlardan esinlenmiş. Ancak bunu Japonya’ya özgü bir şekilde yaparak, Doğu ve Batı kültürünün ilgisini çekmeyi başarmış” diye konuştu.

Kaynak: igf