EĞİTİM

Sınavlar için son düzlük! Panik yok!

4 milyonu aşkın öğrenci, aileleriyle beraber ise 12 milyonu aşkın kişiyi ilgilendiren LGS ve YKS sınavlarında son viraja girildi Prof Dr Nevzat Tarhan, sınavdan önce stresin doğal olduğunu belirterek, "Stres var, panik yok” dedi

4 milyonu aşkın öğrenci, aileleriyle beraber ise 12 milyonu aşkın kişiyi ilgilendiren LGS ve YKS sınavlarında son viraja girildi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınavdan önce stresin doğal olduğunu belirterek, "Stres var, panik yok” dedi.İSTANBUL (İGFA) - 4 milyonu aşan öğrenci ve aileleriyle 12 milyonu aşkın kişiyi ilgilendiren Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sınavlarında son düzlüğe girildi. 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 2 Haziran Pazar günü yapılacak LGS ve 8-9 Haziran 2024 tarihlerinde düzenlenecek YKS öncesinde adaylara sınav stresi ve kaygıyla başa çıkmada tavsiyelerde bulundu.

Sınav sürecinin öğrenci için de aileler için de çok önemli bir dönemeç olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın hayatında iki tane önemli karar var biri meslek seçimi diğeri de evlilik kararı. Öğrencilerin LGS ve YKS gibi sınavlara girmesi meslek seçimi açısından çok önemli. Bütün bir birikim bir sınavla test ediliyor. Bu da öğrenci açısından stres kaynağı, böyle durumlarda kaygının olması normal. Biz ‘stres var, panik yok’ diyoruz. Stres yönetilirse kişinin öğrenmesi de artıyor. Beyni kamçılıyor, beyinde dopamin salgılatıyor ve dikkati artırıyor. Canlandırma yapıyor, kişinin öğrenme hızını artırıyor. Ama yanlış yönetilirse de beyin fonksiyonu olumsuz etkileniyor. Yönetebilmek çok önemli.” dedi.

Sonuç odaklı değil süreç odaklı düşünmenin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sonuç odaklı düşündüğün zaman ‘Acaba ne olacak kazanacak mıyım, kazanamayacak mıyım, kazanamazsam ne olur, benim için dünyanın sonu mu olacak’ gibi kaygılar olursa olumsuz etkilenir. İnsan kontrol edemeyeceği bir şeyi düşündüğü zaman kontrolü kaybettiği için kaygısı artar ve bu sınavını olumsuz etkiler, kontrol edebileceği şey süreçtir. Günde şu kadar ders çalışacağım, şu an şu kadar başarı gösterdim tarzında süreci değerlendirirse, sürece odaklanırsa kaygıyı kontrol edilebilir hale gelir. Sıfır kaygı zaten kişinin hiç zihnini çalıştırmaması, beynini çalıştırmaması demektir. Bu nedenle kontrol edilebilen kaygı önemli.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

EVDE SÜREKLİ SINAV ODAKLI BİR İLETİŞİM OLMAMALI!

Evin içinde sürekli sınav odaklı bir iletişim olmaması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Evin içinde devamlı ‘Ders çalıştın mı, nasıl oldu, merak etme, her şey iyi olacak, başarılı olacaksın’ denildiği zaman kişiyi sonuç odaklı düşündürtüyor. Böyle düşündüğü zaman da öğrenci kontrol edemeyeceği bir konuya odaklandığında kaygısı artıyor. Peki, anne babanın nasıl yapması gerekir böyle durumlarda? Yüksek motivasyon tekniği sorumluluk duygusu olan çocuklarda çok sakıncalı ama sorumluluk duygusu olmayanlarda kullanılabilir.” dedi.

SORUMLULUK DUYGUSU YÜKSEK ÇOCUKLAR RAHATLATILMALI

Sorumluluk duygusu yüksek olan çocuğu motive etmeye çalışmak yerine çocuğun rahatlamasına yönelik yapabileceklerin düşünülmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Tarhan, “Bu çocuklara ‘Gerekeni yapıyorsun’ diye kabullenici olmayı öğretmek gerekiyor. Yönetemeyeceği, kontrol edemeyeceği, gücünün yetemeyeceği konulara odaklanmak motive etme tekniği değildir daha çok kaygıyı artırma tekniğidir, paniğe neden olur, sınav günü tüm bildiklerini unutur. İdeal olan çocukta iç motivasyon varsa, dış motivasyona gerek yok. İç motivasyon kazandırmak da uzun bir süreç. Öğrenme alışkanlığı ile ilgili. Bunun için yıllar önceden başlanması gerekiyor. İç motivasyon varsa çocukta, bence o çocuğa motivasyon vermek yerine, o çocuğu rahatlatmak onun sağlıklı çalışmasını sağlayacak aile ortamı sağlamak, evde huzurlu bir ortam sağlamak ve çocuğun beslenmesiyle ilgili onun ihtiyaçlarına odaklanmak anne baba için daha rasyonel, mantıklı bir yaklaşım olur.” diye konuştu.

Başarı konusuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, “Başarıdan ne anladığımız önemli. Başarı denildiği zaman hep akademik başarı düşünülüyor. Burada şemsiye olan hayat başarısı, akademik başarı ikinci sırada olması gerekir ama akademik başarıya odaklandığın zaman bu sefer küresel sitemin, rekabetçi sistemin, kapitalist sistemin kurbanı oluyor çocuk. Başarılı olmak için yarışma içerisinde oluyor. Kişinin hem mutlu hem başarılı hem de üretken olabilmesi için doğru bir yaşam felsefesi içerisinde başarıyı tanımlamak gerekiyor.” dedi. 

Bu arada psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hayatın sonunda, başarının bir durum değil, bir süreç olduğunu kaydederek, üniversite sınavını kazanmanın bir başarı olduğunu ancak gerçek başarının, hayatın tüm zorluklarıyla başa çıkabilme yeteneğini içerdiğini, çocuklara başarıyı anlatırken, sürecin önemini vurgulamak gerektiğini dile getirdi.