ANKARA, (DHA)- CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarını eleştirerek, "Birileri çıkmış ne diyor; 'Artık tek adamsın, yanında kimse yok.' Yahu bunlar çok zavallı ya. Ya ben cumhurun başkanıyım ya, ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin çok güzel bir lafı var, 'Kendini bil, haddini bil, neslini bil.' Ama bunlarda hiçbirisi yok. 'Terör örgütü silahları bırakacak' dedik, 'Söyleyecek sözü varsa siyaset zemininde söyleyecek' dedik. Sıkılı yumruklarla hiçbir sorun çözülemez. O silahları bırakmadığınız sürece zerre kadar katkınız olmaz. Şimdi söylüyorlar; silahlar bırakılsın. İfade olarak çok güzel. Tamam da 1 yıl önce nevruzda yine bunlar söylenmişti. Ve 'Tamam' dendi. E ne oldu? Ben ne dedim; 'Uygulamaya bakarız.' Uygulama görmeden bunlara inanmak mümkün değil. Dolayısıyla uygulamayı görelim" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen 5. muhtarlar toplantısında konuştu. Muhtarlar toplantısının devam edeceğini belirten Erdoğan, yaklaşık 50 bin muhtar ile bir araya gelineceğinin hedeflendiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu coğrafyanın zenginliklerine göz dikenler, ne yazık ki bu coğrafyada istikrar, barış, dayanışma istemiyorlar. Bu coğrafyada ne kadar kan akarsa o kadar petrol elde edeceklerini egemen güçler çok iyi biliyorlar. Daha fazla kan akması için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz birbirimize kenetlenebilsek, dışarıdan hiç bir güç gelip de aramıza nifak sokamaz. Emredildiği gibi birbirimizi kardeş görsek, Allah'ın ipine sımsıkı sarılsak, inanın dışarıdan hiç kimse gelip de bizim ağzımızın tadını bozamaz. Bu coğrafyanın tüm bireyleri ellerini şöyle kenetleyecek, başını da iki elinin arasına alacak ve başkalarını suçlamadan önce kendi muhasebesini yapmak suretiyle yoluna devam edecektir." "SÜNNİLER'İN, ŞİİLER'İN AKLI YOK MU" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sünniler ile Şiiler'in birbirleriyle çatışmasının kendilerine değil, dışarıdan birilerine fayda sağladığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: "Sünniler'in aklı yok mu? Şiiler'in aklı yok mu? bir takım terör örgütlerinin vahşice saldırıları, o terör örgütlerine değil, onları kukla gibi oynatanlara fayda sağlıyor. O terör örgütlerine sempati duyanların, kol kanat gerenlerin Allah aşkına hiç aklı yok mu? Kuran-ı Kerim'de Rabbimiz bizi uyarıyor, 'Hiç akletmez misiniz? Tefekkür, tezekkür etmez misiniz?' İşte akledilmediği için Şii ya da Sünni üzerine bombaları bağlayıp bir camiye girip ibadet eden Müslümanları barbarca katledilebiliyor. Yemen'de olanları duyuyorsunuz değil mi? 350 bin insanın katili, sırf mensubu olduğu mezhep nedeniyle hoş görülebiliyor. Katliamları, barbarlığı maalesef destek görebiliyor. Babası, Humus'ta 30 bin insanı öldürdü, kendisi 11 kat insanı Suriye'de öldürdü. Genlerine işlemiş bunların. İnanın ne Sünni kazanıyor, ne de Şii. Ne Türk kazanıyor, ne de Kürt, Arap kazanıyor. Her zaman kaybeden biz, Müslüman. Kazanan ise bizim kardeşlerimizi birbirleriyle çatıştıranlar oluyor. Ne olup bitiyor diye sorgulamamız gerekiyor. Öz eleştirimizi samimi bir şekilde yapmamız gerekiyor." "TÜRKLER İLE KÜRTLER'İN KARDEŞLİĞİ PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI DEĞİLDİR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 6-8 Ekim tarihlerinde, Gezi Olayları'nda olanların unutulmamasını isterken "Vatandaşlarımızın araçları dükkanları nasıl yakıldı, yıkıldı unutmayalım. Belediyelerin otobüslerinin nasıl yakıldığını unutmayalım. Bütün bunlar nerede oluyor? Kendi ülkemizde olanlar da bunlar. Türkler ile Kürtler'in kardeşliği öyle sıradan pamuk ipliğine bağlı bir kardeşlik değildir. Bunun özellikle bilinmesini isterim. Özellikle genç nesillerin, kardeşliğin boyutunu, derinliğini, ruhunu çok çok iyi anlamasını gönülden arzu ederim" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz Malazgirt Savaşı'nda Kürt kardeşlerimizle omuz omuza savaştık, Haçlı Seferleri'ne karşı omuz omuza savaştık. Türkiye Cumhuriyeti'ni birlikte kurduk" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aynı sofraya oturduk, kız aldık, kız verdik. Aynı toprağı değil aynı kaderi paylaştık. Şunu açık açık ifade etmek isterim. Yaklaşık 1000 yıldır bu topraklarda Kürtler'in yegane dostu ve kardeşi Türkler. Türklerin de yegane dostu ve kardeşi Kürtler olmuştur. Açın bin yıllık tarihine bakın. Kürtler'in zor zamanlarında yanlarında sadece Türkler'in olduğunu göreceksiniz. Türkler'in yanlarında Kürtler'in de olduğunu göreceksiniz. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ayrıştırma çabasına, Türkler'den önce Kürtler'in kendisi karşı çıkmış, bizi birbirimizden ayıramazsınız diye duygularını, gayelerini ifade etmişlerdir. Bizim ortak tarihimiz öyle 30-40 yıldan ibaret değildir. 30-40 yıl içindeki gelişmelere bakıp kardeşliği sorgulayanlar tarihe haksızlık ederler. Bizim Kürtler ile olan ilişkimizi, muhabbetimizi ancak ve ancak Türkler ve Kürtler olarak biz tanımlarız." "MARJİNAL, ATEİST, İNANÇSIZ, AKIMLAR MUHABBETİMİZİ YENİDEN TANIMLAYAMAZ" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Marjinal, ateist, inançsız, bu toprakların değerinden kopuk akımları çıkıp da bizim birbirimize olan muhabbetimizi yeniden tanımlayamazlar. Başkalarının tanımları ile var olan sorunları tanımlamaya kalkışırsak en başından kaybederiz" dedi. "KÜRT SORUNU KAVRAMI ARTIK GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRMİŞTİR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005 yılında Diyarbakır'da "Kürt meselesi benim meselemdir" dediğini, o gün inkar politikalarını elinin tersiyle ittiklerini, asimilasyonu bir daha geri gelmemek üzere tarihe havale ettiklerini bildirirken, "Ret, inkar politikalarının son bulmasıyla birlikte, yani devletin sorunları kabul ederek çözüm çabasına girmesiyle birlikte Kürt sorunu kavramı artık geçerliliğini yitirmiştir" dedi. "TÜRKİYE'DE ARTIK KÜRT SORUNU YOKTUR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Ben 'Kürt sorunu yoktur' dediğimde, bunu art niyetli şekilde başka yerlere çekmeye çalışıyor. Benim söylediğim açıktır; Türkiye'de artık Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Bu başka bir şey, yatıp kalkıp Kürt sorunu şöyle, Kürt sorunu böyle, başka bir şey yok ağızlarında. Kardeşim bana bırak bu işleri söylemeyi, Kürt kardeşlerimin sorunu varsa bana onu getir. Türk kardeşimin de var, Roman'ın da var, Azeri'nin de var, Zaza kardeşimin, hepsinin sorunları var. Ha bunları gidermek için çalışacağız. Ayrım yapmayacağız." "BU AYRIMCILIKTIR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunların çözüldüğü bir ortamda, Kürt sorunu kavramını kullanmanın, açıkça haksızlık olduğunu, Türkiye'de 36 ayrı etnik unsur bulunduğunu, tümünü 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı' altında topladıklarını vurgularken, "Millet nedir biliyor musunuz? Her türlü etnik unsuru tek çatı altında toplayan çatının anlamıdır. Millet bununla oluşur ve bunu hazmedemiyorlar. İthal kavramlarla yola çıkanlar, ithal çözümler önerenler doku uyuşmazlığı yaşarlar. Sanki bu ülkede Kürt sorunundan başka mesele yok. Bu, bu ülkeyi bölmeye gayret etmektir. Bu ayrımcılıktır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda Doğu ve Güneydoğu'da Kürtler'in nezdinde çok önemli bir tehdit, mesele bulunduğunu ifade ederken, "Hem terör örgütü, hem siyasi parti, kendi yaşam tarzını dayatarak benim Kürt kardeşimin ruhu, özüyle oynamaya çalışıyor. Onların dünya görüşü, yaşam tarzı bu coğrafyaya ait değildir. Onların diliyle konuşmaya başladığınız anda bu tahribatın bir unsuru olursunuz. Bütün hayatım boyunca, farklı etnik unsurlara bakışım çok net olmuştur. Yaradılanı severim yaradandan ötürü" diye devam etti. "BOYUN EĞMEDİK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, 40 yıl önce olduğu gibi bugün de aynı zaviyeden bakmaya devam ettiğini, bu bakış açısının bu toprakların özü, ruhu bulunduğunu kaydederken, "Kim ki etnik unsurları bir farklılık, ayrışma, husumet vasıtası olarak kullanıyorsa, bu topraklar üzerinde bin yıllardır muhafaza eden kardeşliğe ihanet içindedir. Hiçbir zaman tehditlere, telkinlere, saldırı ve sabotajlara aldırış etmedik. Terör bizi tehdit etti boyun eğmedik. Devletin içine gizlenmiş çeteler bizi tehdit etti. Onlara da boyun eğmedik. Nice darbe girişimi, nice saldırı, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi, hepsi de Kürt kardeşlerimin sorunlarının çözümünü engellemek için sahneye konulmuştur. Ama biz hiçbirine eyvallah etmedik. Bizim politikalarımızı terör belirleyemez. Bizim istikametimizi, darbe tehditleri, çatışma tehditleri de belirleyemez. Sadece ve sadece milletimiz belirledi, bundan sonra da sadece ve sadece milletimiz belirler" diye konuştu. "GEREKİRSE BALDIRAN ZEHİRİ DE İÇERİZ" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kürt kardeşlerimize bakışımızla, inanın 40 yıl önce neredeysek bugün de oradayız. Biz de hiç kırıklık göremezsiniz. İstikametimizin sarsıldığını göremezsiniz. Ne terör, ne de çeteler, uluslararası çeteler, ulusal paralel çeteler bize istikamet çizemez. Bu meseleyi çözmek için kefenimizle yola çıktık. Bu yolda baldıran zehiri içmek gerekiyorsa onu da içeriz dedik. Ne dedik? Terör örgütü silahları bırakacak dedik. Öyle mi? Çünkü ben Cumhurbaşkanlığı makamına gökten zembille inmedim, 12 yıl Başbakanlık yaptım. Ondan öncesinde belediye başkanlığı yaptım. Buralardan, halkımın içinde bu toprakları eşiye eşiye bu duruma geldik. Hangi köyde, hangi beldede, hangi ilçede, ilde ne var ne yok bunları bilen birisiyiz. Daha dün evvelsi gün Denizli'deydik. 24 kere ben Denizli'ye gitmişim. Acaba şöyle Cumhuriyet tarihinde hangi başbakan, cumhurbaşkanı bir ile 24 kere gitmiş olsun?" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hakkari'ye yapılacak havalimanını adamlar yaptırmamak için ellerinden geleni yapıyor. Bölücü terör örgüt bütün iş makinalarını yakıyor engellemeye çalışıyorlar. Buna rağmen onu yapıp bitireceğiz. Çünkü Kürt kardeşlerimizin o refahını, bunların vahşice yaklaşımlarına kurban ettirmeyeceğiz" dedi. "MARMARAY'I ECDADIMIZ HAYAL ETMİŞ" Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Boğazı'nın altından geçirdikleri Marmaray'ı ecdadın hayal ederek, projeyi çizdiklerini, .u qrojeyi kendilerinin hayata geçirdiklerini vurgularken, "Şimdi bir de tünel yapılıyor. Yine Marmaray'ın güneyinde, oradan da iki atlı tünelden otomobiller geçecek. Bir de Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılıyor. O da inşallah yetiştirilebilirse bu yıl sonuna yetiştirilmeye çalışılacak. Bir de iki köprü arasından yine denizin altından, oradan da yine aynı şekilde hem raylı hem de lastikli sistem, üç katlı bir tünel daha yapılacak. Yani bu ne demek, Asya ile Avrupa'yı üç denizin altından, üç denizin üstünden birbirine bağlıyoruz" ifadelerini kullandı. "UYGULAMA GÖRMEDEN BUNLARA İNANMAK MÜMKÜN DEĞİL" Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında "Terör örgütü silahları bırakacak, söyleyecek sözü varsa siyaset zemininde söyleyecek" dediklerini anlatırken, 13 yılda yaptıkları ile, silahı tamamen zeminsiz, bahanesiz bıraktıklarını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sıkılı yumruklarla hiçbir sorun çözülemez. O silahları bırakmadığınız sürece zerre kadar katkınız olmaz. Şimdi söylüyorlar; 'Silahlar bırakılsın.' İfade olarak çok güzel. Tamam da 1 yıl önce nevruzda yine bunlar söylenmişti. Ve 'Tamam' dendi. E ne oldu? ben ne dedim; Uygulamaya bakarız. Uygulama görmeden bunlara inanmak mümkün değil. Dolayısıyla uygulamayı görelim, işte şimdi 2,5 ay sonra seçimler var. 30 Mart seçimlerinde tehditlerle bu işler yürüdü, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tehditlerle yürüdü. Artık bu tehditlerden halkımızı kurtarmak zorundayız" dedi. "MUHATABIM ASLA TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada da muhatabım asla terör örgütü değildir. Bu çağrımı terör örgütüne değil, vesayetinden kendisini kurtaramayan o siyasi partiye yapıyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında şöyle devam etti: "Eğer çözüme katkı sunmak istiyorlarsa, önce silahların gölgesinden, tasallutundan kurtulacaklar. Tekrar söylüyorum. Her ne pahasına olursa olsun, son nefesimize kadar bu ülkede çözüm süreciyle tesis ettiğimiz kardeşliğimizin mücadelesini sürdüreceğiz. Ancak hiç kimsenin Kürt kardeşlerimi zehirlemesine, haksız muhataplık kazanmasına müsaade edemeyiz, etmemeliyiz. Silahların gölgesinde barış olmaz. Verilen sözlerin defalarca çiğnendiği bir ortamda somut adımları görmeden daha ileriye gidemeyiz. Şurada Allah aşkına soruyorum. Diyarbakır'daki merhum Yasin Börü ve arkadaşlarının alçakça katledilmesinin üzerinden sadece aylar geçti." "IRA İNGİLTERE'DE, İRLANDA'DA SİLAHLARI BETONLARA GÖMDÜ" Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Okmeydanı'nda, Burakcan'ın ölümünün üzerinden daha çok geçmediğini, terör örgütünün onu da orada şehit ettiğini kaydederken şöyle dedi: "Şu ana kadar çıkıp da bunun özeleştirisini yaptılar mı? Kendilerini hala sorgulamadılar. Biz bu şımarıkça tavırlara boyun mu eğeceğiz? Yasin Börü, olayların içinde değildi, kurban eti dağıtıyordu. Bu sözüne güvenilmeyen figürlerle yol mu yürüyeceğiz? Her türlü oyunu oynayanlarla nasıl devam edeceğiz? Önce silahı bırakacaksın. Bak IRA İngiltere'de İrlanda'da silahları betonlara gömdüler. Sizin buna benzer attığınız bir adım var mı şu anda? Yok. Silahı bırakacaksın, savaşın fitne ve nifakın dilini bırakacaksın. Söyleyecek sözün varsa, siyaset zemininde söyleyeceksin." "ÇÖZÜM İSTEMİYORSANIZ, KEYFİNİZ BİLİR" Erdoğan, "Ha siz çözüm istemiyorsanız, kusura bakmayın keyfiniz bilir. Biz bu meseleyi çözmek için onlara değil milletimize güvenerek yola çıktık. Silahlara rağmen, silahların tasallutunda siyaset yapanlara rağmen biz bu meseleyi çözeriz. Süreç onlara rağmen bu noktaya geldi, Şimdi utanmadan sıkılmadan 'Cumhurbaşkanı çözümün karşısında' diyorlar. Cumhurbaşkanı çözünün karşında mı yanında mı 12 yıllık döneme bakarak görürsün. 'Kürt' demek, Kürtçe şarkı, konuşmak yasaktı" dedi. "2 AYDA OHAL KALDIRILDI" Erdoğan, o dönemde bölgede seyahat edilemediğini, yol, öğretmen, hastane, doktor bulunmadığını, hepsini kendilerinin çözdüklerini bildirirken şöyle konuştu: "İktidara geldiğimizde, ne yapılması gerektiğini sormuştum. Bana, 'OHAL'i kaldırın yeter' dediler. O zaman başbakan sayın Abdullah Gül'dü. İki ayda OHAL kaldırıldı. Hükümet güvenoyu aldı, 28 Kasım'da, 30 Kasım'da OHAL kaldırıldı. Bununla kalmadık. Faili meçhul dönemini sona erdirmekten, Kürtçe televizyondan, seçmeli Kürtçe dersine, çocuklara isim verilmesinden, yerleşim birimlerinin adlarına kadar her anlamda tarihi adımlar attık. Bu bölgede de çok büyük yatırımlar gerçekleştirdik. Batıda ne varsa, Güneydoğu'da, Doğu'da aynı hizmetlerin verilebilmesini biz sağladık. Önce Demokratik Açılım diyerek, sonra Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi diyerek, ardından Çözüm Süreci diyerek bugünlere geldik. Bütün bunları birileri bizi zorladığı için değil, bölgedeki kardeşlerimizin de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğuna inandığımız için, ebedi kardeşlerimiz olduğu için yaptık. Elbette bu meselede tümüyle ortadan kalkmış değil. Ama biz Türkiye'nin tüm meseleleriyle birlikte bu meseleyi de çözme irademizin sonuna kadar arkasındayız. Türk kardeşimin, Kürt kardeşimin, Arap kardeşimin ne sorunu varsa, Alevi'nin, Sünni'nin, işçinin, sanayicinin ne sorunu varsa Allah'ın izniyle hepsini de çözeceğiz. Çözüm Süreci bir iki etnik unsurun değil, iki bölgenin değil, tüm milletimizin ve tüm Türkiye'nin ortak meselesidir. Kim çözümde yanımızda olursa onunla yürürüz, ama iki yüzlülerle asla yol yürüyemeyiz. Bizim hiç kimseye meşruiyet kazandırmak gibi bir gayemiz yok olamaz. Türkiye, terör örgütleri karşısında, vandallar karşısında, paralel ihanet şebekeleri karşısında boyun eğmez. "BİLEN BİRİ OLARAK YAPIYORUM" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer itiraz ediyorsam, bazı yanlışlara dikkat çekiyorsam, bugüne kadar yaşananları yakından bilen biri olarak yapıyorum. Bu ülkede paralele, yapılanmaya dikkat çekerek yapıyorum. Bir şeyi daha özellikle söylüyorum. Paralel devlet yapılanmasının, bizlere yönelttiği çağrılara bakarsanız, nerelerle nasıl paslaştıklarını görürsünüz" dedi. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarını eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda şöyle dedi: "Eğer eleştiriyorsam bunu ülkem adına, kardeşlik adına, barış adına yapıyorum. Biz dertliyiz. Dert adamı söyletir. Bu ülkenin derdini sızını içimizde hissettiğimiz için konuşuyoruz. Meselesini ikbal olanlar bizi anlayamadı, meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı. Ucuz kahramanlık peşinde olanlar bizi anlayamadı. Biz şahsi meseleleri işin içine katmadan, hükümetimizle devletimizle bu işi çözeceğiz. Muhalefet katkı sağlayacaksa buyursun sağlasın. Bundan sonraki gelişmelere ilişkin söz söylemek, değerlendirme yapmak, teklifte bulunmak herhalde benim hakkım. Birileri çıkmış ne diyor, artık tek adamsın, yanında kimse yok. Yahu bunlar çok zavallı ya. Ya ben cumhurun başkanıyım ya, ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin çok güzel bir lafı var, 'kendini bil, haddini bil, neslini bil.' Ama bunlarda hiçbirisi yok."