ANKARA, (DHA) - BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmelerinin ilk turu kapsamında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. AK Parti Genel Merkezi'nde konuşan Davutoğlu, HDP ile görüşmelerinde sıcak ve misafirperver bir tutumla karşılandıklarını belirterek karşılıklı görüşlerin açık yüreklilikle dile getirildiğini kaydetti. Davutoğlu, "Yüzde 13 oy almış bir partiyi yok sayamam. Yüzde 1 de olsa hangi partiye kim oy vermişse onlara duyduğum saygı görüşmemi gerektirir. Bir aylık süreçte HDP'nin pozisyonunun değiştiğini gördük. Bugünkü görüşmede de bunun dışında 'AK Parti ile her şeyi görüşmeye hazırız' yaklaşımı içinde oldu. Bu yaklaşım içinde olmak doğrudur" dedi. ÇOK AÇIK YÜREKLİ, KARŞILIKLI GÖRÜŞLERİMİZİN ELE ALINDIĞI BİR GÖRÜŞME HDP Genel Merkezi'nde Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile yaptığı koalisyon görüşmesinin detayları hakkında bilgiler veren Davutoğlu, "Diğer partilerde olduğu gibi son derece sıcak, misafirperverlikle karşılandık ve çok açık yürekli, karşılıklı görüşlerimizin, tahlillerimizin ele alındığı bir görüşme gerçekleştirdik. HDP yetkililerine de teşekkür ediyorum. Aslında 7 Haziran tablosunun önümüze koyduğu en önemli gerçeklik de budur. Herkesin herkesle konuşması lazım. Kimsenin dışlanmaması lazım. Halkın verdiği oya halka duyduğumuz saygı gereği meşruiyet tartışmalarının ötesinde TBMM çatısı altında herkesin herkesle konuşabildiği bir psikolojik ortamın oluşması lazım. HDP yetkililerinin de AK Parti dışındaki formülleri hep gündeme getirip AK Parti'yi dışladığı dönemlerde, blokların bahsedildiği dönemlerde dahi ben her seferinde çıktım 'Bütün partilerle diyalog kanallarımız açıktır. Çünkü bizim hem o liderlere hem de onlara oy verenlere saygımız esastır. Hiçbir partinin dışlanması doğru görmem' dedim. Bu hem demokratik hem ahlaki bir tavırdır. Bu tavrımızı da sürdüreceğiz" diye konuştu. DEMİRTAŞ'IN AÇIKLAMIŞ OLDUĞU 3 İLKE ETRAFINDA ÇOK GENİŞ ANALİZLER YAPILDI Demirtaş'ın açıklamış olduğu 3 ilke etrafında geniş analizler yaptıklarını açıklayan Davutoğlu, şunları söyledi: "HDP ile yaptığımız görüşmede özellikle vurguladığımız husus şu oldu. 7 Haziran bütün partilere muhasebe yapma imkanı sağlamıştır. Ortaya çıkan tablo itibariyle herkes hem Türkiye siyasetini tekrar okumak durumundadır hem de kendi partisinin siyaset içindeki yerini doğru konumlandırmak durumunda. Demirtaş'ın açıklamış olduğu 3 ilke etrafında özellikle çok geniş analizler yapıldı. Bölgesel gelişmeler üzerinde durduk, dış politika. İlkesel tutumlarımız bellidir. Barış, demokrasi, adalet ilkeleri etrafında kanaatlerimizi samimi şekilde kendilerine aktardım. Barış esas ise meşru güçler etrafında hiç kimse silahlı bir unsur olarak barışı tehdit edici unsur olarak ülke topraklarında barınamaz. Dolayısıyla gelin HDP olarak silahlı gruplara karşı, her türlü şiddete karşı silahlanmaya karşı bir tavır sergileyin. Bu hem Türkiye siyaseti için faydalı olacaktır hem HDP'nin Türkiyelileşme düşüncesi ve barış prensibinin de içini dolduracaktır. Ama bir taraftan barış söylemini dile getirip diğer taraftan askeri baraj, askeri yol gibi yeni kavramlar üreterek birilerinin yaptığı şiddeti terörü meşrulaştırmak ülkeye fayda getirmez." KAMU DÜZENİNİN KORUNMASI İÇİN PARTİLER AYNI HASSASİYETİ GÖSTERMELİ Görüşmede kamu düzeni vurgusu yaptıklarını kaydeden Davutoğlu, "Bizim ilkesel olarak tutumuzu anlatma imkanı bulduk ve Türkiye'de bütün silahlı unsurların şiddet kullanan bütün unsurların Türkiye dışına çıkması konusunda daha önce çözüm süreci bağlamında verilen taahhütlerin en kısa zamanda yerine getirilmesi ve bu çerçevede Türkiye'de barış, demokrasi ve adalet ilkeleri etrafında çok daha olumlu bir atmosferin oluşacağını, kamu düzeninin tartışma konusu yapılmaması gerektiğini ve yaptırtmayacağımızı, Türkiye'de seçimler olmuşsa kamu düzeni sayesinde olmuştur Suriye'de seçim olmadı; olamaz çünkü kamu düzeni yok. Türkiye'de demokrasi korunacaksa kamu düzeni olacak. Demokrasi korunacaksa kamu düzeninin korunması için bütün siyasi partilerin aynı hassasiyeti göstermesi lazım. Bunları da çok açık yüreklilikle konuşma imkanı bulduk. Ben misafirperverlikleri dolayısıyla HDP yetkililerine teşekkür ediyorum" diye konuştu. HALA SİLAHLI GRUP BULUNDURMANIN MANTIĞI VE ANLAMI NEDİR? HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın 'PKK silah bırakmalıdır, bu konuda esas çağrıyı Abdullah Öcalan'ın yapması gerekir' şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendirdiği ile HDP'nin İmralı'ya gitme konusundaki talebi sorulan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Biz çözüm sürecini çok iyi niyetlerle başlattık. Özgürlükler genişledikçe şiddet ortamının alanının daralacağı temel tezinden hareket eden bir yaklaşımdı. Neydi şimdiye kadar bu tür teröre, şiddete başvuranların kullandığı argümanlar? Bizim haklarımız, özgürlük alanlarımız dar. Dilimizi konuşamıyoruz. Kürtçe şarkı bile dinleyemiyoruz. Propagandamızı yapamıyoruz. Faili meçhuller var. Halka hizmet edilmiyor. 13 yıllık AK Parti dönemine bakıldığında bu şikayetlerin tümü hemen hemen kaldırılma yönünde olağanüstü çaba sarf edildi. Çok geniş bir demokratikleşme süreci hayata geçirildi. Bu gerçeklik üzerinde bugün HDP güçlü bir grup olarak TBMM'de bulunuyor. Bütün bu argümanlar birer birer yok olmuşken hala silahlı grup bulundurmanın mantığı ve anlamı nedir? Bu soruyu biz HDP'lilere soruyoruz. HDP'lilere oy veren vatandaşlarımıza da soruyoruz. Onlara da rica ediyoruz. Lütfen oy verdiğiniz HDP'ye bu soruyu daha çok sorun. Sorun ve deyin ki biz size silahlı şiddet için oy vermedik. Bu sorular ne kadar çok sorulursa eminim HDP'li yetkililer de bir iç muhasebe yapmak durumunda kalacaklar." Başbakan Davutoğlu, HDP'nin hükümetin kurulması sürecinde açık ve net bir tutum alması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: "Demirtaş'a da ifade ettim. Bu ifade doğru bir ifadedir. Eğer bu talep gündeme getirilmemiş olsa bu ifade gelmezdi. Silahların bırakılması ifadesi. HDP'ye destek veren aydınların bu soruyu gündeme getirmesi lazım. Barış ve demokrasi derken silaha ihtiyaç hissediliyor. Yeni bir hükümet oluşturuyoruz. Açık ve net tutum almanın tam vaktidir. Kendisine çok dostane bir şekilde ifade ettim. Bir başarı sağladınız. Bunu kutlarken kalaşnikoflarla şehirleri silah seslerinin içine almanın anlamı nedir? Vatandaşlarımız bunu sormalı. O gece yapılan silahlı gösterilerin ne anlama geldiğini sormalı. Biz kamu düzeni için gereken tedbirleri almaya kararlıyız. Bu silahsızlanma Türkiye'de öyle veya böyle gerçekleşecek. Birlikte bunu gerçekleştirelim. Siz çağrıda bulunun ve Türkiye'de bütün silahlar teslim edilsin. Eğer demokrasi ile silah yan yana olmuyorsa, çok güzel bir şey söyledi Sayın Demirtaş aynen atfedeceğim için bir yanlışlık olmadığını düşünüyorum. Kendisine de bazı hususları burada zikredeceğimi söyledim. Demokrasi arttıkça silahların azalması, minimuma sonra da sıfıra inmesi lazım dedi. Çok güzel. İşte duymak istediğimiz ifadeler bunlar. Ama arttı demokrasi ülkede 12 yıl içinde. Silahların sayısı azaldı mı? HDP yetkilileri kendi içlerinde muhasebe yaparken biz başka bir partinin iç işine karışmayız. Bu mesele hepimizin huzurunu ilgilendirdiği için bunları zikrediyoruz. Bu soru ilkesel bir sorudur. Şu ise 'Biz söyleriz ama onlar dinlemezler', birincisi söylemeye devam etmeniz lazım. Dinleyene kadar." 4'LÜ BİR DEKLARASYONLA TÜRKİYE'DE ARTIK TERÖRE YER YOKTUR, DİYELİM Muhalefet partilerine silahsızlanmanın sağlanması konusunda ortak bir deklarasyon için çağrıda bulunan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz, bizi de desteklese şiddet yanlısı hiçbir grupla yan yana durmayız. Kimi desteklerse desteklesin, hangi gerekçeyle olursa olsun. İkincisi eğer bir süreç sürüyecekse şimdiye kadar olduğu gibi etkili olduğunuz varsayımıyla yürür. Etkiniz yoksa Türkiye'de silahsızlanmaya İmralı'da görüşmelere devam etmeniz halinde ortaya çıkacak netice nedir? Eğer etkiniz varsa bu silahların bırakılması konusunda etkinizi ortaya koyun. Etkiniz yoksa sürece hangi yolla katkı yapacaksınız? Eminim HDP, diğer partiler hep beraber biz, 4'lü bir deklarasyonla Türkiye'de artık teröre, şiddete yer yoktur. Ben bir çağrı yapayım. Böyle bir metnin altına imza atmaya hazırım. Türkiye'de demokratik mücadele içinde birbirileriyle rekabet eden partilerin liderleri olarak bizler, Türkiye'nin demokratik standardının en üst düzeye çıkması için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu; ama bu çabayı sürdürürken hiçbir şekilde terör ya da şiddet unsuru içeren hiçbir müdahaleye de müsamahakar yaklaşmayacağımızı ve ortak tavır alacağımızı bildiririz, diye bir ortak deklarasyonda bulunalım. Silahlı bütün gruplar Türkiye dışına çıksın, Türkiye'de hiç kimse meşru halk oyuyla seçilmiş hükümetin emrinde olan meşru silahlı kuvvetler dışında hiçbir silahlı unsur olmaz, diye bir deklarasyonu imzalayalım. Ya da kendileri bunu tekrar tekrar yapsınlar. Ama ikili düşünmemek lazım. Bir taraftan barış dili kullanayım; barış, demokrasi, adalet diyeyim, öbür tarafta ise silahlı bir güç baskıyla halkın siyasi tercihlerini dahi yönlendirecek bir durumda olsun. Bu olmaz. Bugünkü görüşmede bunları çok açık yüreklilikle ifade etme imkanı bulduğum için dün de Demirtaş'ın bu ifadesini olumlu buldum. Doğru bir ifade. İçi dolduruldukça da eminim karşılığı olacak bir ifadedir. Bu konuda çağrılarımız devam edecek. Ümit ederim bir gün Türkiye hep beraber hepimizin katkılarıyla çevre ülkelerde görülmeyen örnek bir tutumla ortak bir iradeyle bu sorunların üzerinden geliriz. Türkiye'de şiddet ve baskı uygulayan hiçbir grubun hayat hakkı bulamadığı gerçek bir demokratik atmosferi hep beraber yakalarız." BİR AYLIK SÜREÇTE HDP'NİN BU POZİSYONUNUN DEĞİŞTİĞİNİ GÖRDÜK HDP ile koalisyonu makul görüp görmediği sorulan Davutoğlu, şu yanıtı verdi: "Benim bu ifadem HDP'yi dışlamak için kullanılmış bir ifade değil. Başka ifadelerim de var. Diyorum ki yüzde 13 oy almış bir partiyi yok sayamam. Yüzde 1 de olsa hangi partiye kim oy vermişse onlara duyduğum saygı görüşmemi gerektirir. Aldığım görev gereği görüşmem gerekir. Herkesle her partiyle görüşmeyi ilkesel olarak gereklilik görürüm. Niye makul görmüyorum? 7 Haziran'ın ertesi günü Demirtaş'ın açıklaması var. 'Asla AK Parti'nin içinde olduğu bir hükümete içeriden veya dışarıdan destek vermeyeceğiz' ifadesi var. Bu ifade açık ve net bir ifade. AK Parti dışındaki formüller üzerine düşünüldü. Bu ifadeye karşı ben cevap verme ihtiyacı hissetmedim. Kendimizden son derece emindik ki yüzde 41 alan partiyi dışlayacak hiçbir formül Türkiye'de yürümez. Bir aylık süreçte HDP'nin bu pozisyonunun değiştiğini gördük. Bugünkü görüşmede de bunun dışında Ak Parti ile her şeyi görüşmeye hazırız, yaklaşımı içinde oldu. Bu yaklaşım içinde olmak doğrudur. Hiçbir partiyi hiçbir zaman dışlamadık. Ona oy veren vatandaşlarımıza saygısızlık olarak değerlendiririm. Dolayısıyla görüşürüz fakat bugün de koalisyon ortaklığı anlamında bir çerçeve oluşmuş değil. Bakış açıları arasındaki farklılıklar dolayısıyla ve bu ifadelerin getirdiği birikim dolayısıyla. Görüşmeye de devam ederiz. Neden? Çünkü kuracağımız hükümet hangi partiyle olursa olsun Türkiye'nin bütününün kanaatlerini yansıtan bir protokole sahip olması Türkiye için bir kazançtır. Herhangi bir mekanizma CHP ile oluşturduğumuz gibi bir şey yok. Ama arkadaşlarımızın temas halinde olmasında fayda olduğu ve gerektiğinde tekrar temas edileceği konusunda da mutabık kalındı."