Taylan YILDIRIM/İZMİR, (DHA)- İZMİR'deki Halkların Köprüsü Derneği üyeleri, ülkelerindeki savaştan kaçıp Avrupa ülkelerine gitmek isteyen mültecilerin, kaçak geçişlerde hayatlarını kaybetmemeleri için, kapıların açılmasını istedi. Suriyeli bir aileyi evine alıp bakımını üstlenen Doç. Dr. Şüra Baykan da basın açıklamasına katılıp ailenin irtica talebini İsveç'in, kabul etmesini istediklerini söyledi. Ülkelerindeki savaştan kaçan binlerce Suriyeli, Avrupa ülkelerine gitme hayallerini gerçekleştirmek için İzmir'i, geçiş merkezi yaptı. Burada zor şartlarda yaşamak zorunda kalan Suriyeliler'e, Avrupa ülkelerinin kapılarını açmaları için Halkların Köprüsü Derneği'nden çağrı geldi. Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde ellerinde dövizler, boyunlarında da can yelekleri bulunan protestocular adına basın açıklamasını Gülisten Sultan, yaptı. Suriye'de başlatılan savaşın üzerinden dört yıl geçmesine rağmen hala yüz binlerce mültecinin Avrupa'ya gitme mücadelesi verdiğinisini söyleyen Gülistan Sultan, "Aylan bebeğin cansız bedeninin sahile vurmasından sonra kamuoyu baskısına dayanamayan Avrupalı devletler sınırlı sayıda da olsa mültecileri ülkelerine kabul etmek zorunda kaldı. Ülkelerindeki savaştan kaçan mülteciler Avrupa Birliği'nin politikalarından dolayı insan tacirlerine mahkum ediliyor. Son aylarda on binlerce insan Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarından canlarını hiçe sayarak Yunanistan adalarına geçti. Sonbahar aylarında denizler mülteciler için çok daha tehlikeli. Neredeyse her gün ajanslara 'mülteci teknesi battı', 'mülteci botu alabora oldu' haberleri düşüyor ve sayısız mülteci çıktıkları bu 'umut' yolculuğunda yaşamlarını kaybediyor" dedi. MÜLTECİ MEZARLIĞI HALİNE GELDİ Ege Denizi'nin mülteci mezarlığı haline geldiğini anımsatan Sultan, "Yaşanan bunca ölüm karşısında sınırları açması ve mültecilere insani yaşam koşulları sağlaması gereken Avrupa Birliği aksine ölümlerin artmasına sebep olacak yeni bir anlaşma için Türkiye ile pazarlık halinde. Bu pazarlığın en büyük kozu mülteciler. Serbest dolaşım ve 3 Milyar Aeuro karşılığında Türkiye, Avrupa'nın büyük bir esir kampı haline getirilecek ve de Türkiye'de bunun karşılığında sınır güvenliğini artıracak. Avrupalı devletler, Cenevre sözleşmesine koydukları imza karşılığında bu insanlara kapılarını açmak zorunda. Mülteciler cezaevi olarak adlandırdıkları kamplarda veya Türkiye'de kalmak istemiyorlar. Ölümler, sınır güvenliğinin arttırılması, yeni tel örgüler çekilmesi, insanların toplama kamplarına gönderilmesi ve sınır dışı tehdidi ile engellenemez. Bu politikalar ancak ölümlerin sayısını arttırır. Denizlerde daha fazla insanın canını yitirmemesi için sınırlar açılmalı, güvenli geçiş sağlanmalıdır" dedi. Fransa'da yaşanan terör saldırısının faturasının da mültecilere kesilmek istendiğini de ileri süren Gülistan Sultan, "Fransa'da yaşanan katliamın sebebi mültecilerin Avrupa'ya kabul edilmesi değildir. IŞİD katliamları, Ortadoğu'da yaşanan emperyalist savaşın devam etmesine destek veren ve sessiz kalan batılı devletlerin politikalarının sonucudur. Yeni saldırılar, sınırların mültecilere kapatılması ile değil, Ortadağu'daki gerici güçlere verilen desteklerin tamamen geri çekilmesi ile mümkün olacaktır" dedi. SURİYELİ AİLEYE DESTEK VEREN ÖĞRETİM ÜYESİ DE KATILDI Suriye'de eşi Beşir'i kaybettikten sonra 6 çocuğuyla İzmir'e gelen Maha Mansour'a sığınması için evinin kapılarını açan Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şüra Baykan da basın açıklamasına destek verdi. Bir süre önce Gaziantep'teki kampa gönderdikleri Maha Mansour'ın şartlarının iyi olmaması üzerine tekrar İzmir'e getirdiklerini anlatan Şüra Baykan, "Şimdi bizim bulduğumuz evde kalıyor. Ama onun kafasında bir belirsizlik var. Gelecek belirsizliği. Çünkü çocukları okula gidemiyor. İsveç'e iltica başvurusu oldu ama olumsuz yanıt alındı. Bu çocukların ölü bedenlerinin deniz kıyısına vurmadan önce kapıların bu ailelere açılmasını istiyoruz" dedi.