Şiddet, öğrenilebilen bir davranıştır, doğuştan gelmez. İlk öğrenme yeri ise, kişinin kendi ailesidir. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde, ailede şiddet görmüş bireylerin, şiddet göstermeye daha meyilli olduğu görülmüştür.

Önceki yıllarda şiddet bazen teşvik edilirdi. Aile çocuğuna “seni döveni sen de döv, altta kalma, kendini koru” şeklinde bir davranış biçimi olarak yerleştirilmeye çalışılırdı. Şimdilerde ise daha bilinçli anne babalar sayesinde sürekli kavga eden çocuk görmüyoruz.

Çocuk veya yetişkin fark etmez, aile içinde sürekli aşağılanan, eleştirilen, bağırılan, alay edilen, ilgilenilmeyen, suçlanan her birey şiddete maruzdur. Bu tür şiddete “duygusal ve sözel şiddet” denir.

Çocuk yanlış yapar, çünkü doğruyu henüz bilmiyordur. Eğer yanlışlarında ona sürekli kızar, aşağılarsak doğruyu bulmasını nasıl bekleriz. Yanlışların onun için tecrübe olacağını düşünüp, öfkelenip hakaret etmek yerine elinden tutup doğruya beraber ulaşmaya çalışmalıyız ki hiçbir şeyden korkmasın, güven duysun.

Ayrıca anne baba arasındaki şiddete şahit olan bir çocukta travma tik durumlar yaşanabilir. Çocuk şiddetten çok fazla etkilenir. İki çok sevdiği insanın birbirlerine zarar verecek olmalarından endişelenir. Çocuğun elinden bir şey gelmediği için gördüklerini içine atarak bastırır, mutsuz olur, endişelidir, korkar…


Şiddete maruz kalan ebeveynin çocuktan yardım istemesi, çocuğun taraf tutmasını istemesi ,ara bulmasını istemesi, eş ile kurulan iletişimi çocukla sağlamaya çalışması, aralarında olup biteni çocuğa anlatması veya diğer ebeveyni kötülemesi gibi durumlar çocuğun duygusal gelişimini ciddi ölçüde bozan son derece yanlış yaklaşımlardır.

Çocuk taşıyamayacağı bu yük karşısında ezilir ve patolojik suçluluk duygusu oluşmaya başlar. Duymaması gerektiği halde duyduklarından iç dünyasında çocuk kendine görevler çıkarır. Bu görevler hiçbir zaman gerçekleştirilemeyeceği için de normal olmayan bir suçluluk duygusu patolojik olarak oluşur.
Daha ileriki yaşlara ve yetişkinlik dönemine gelindiğinde, suçluluk psikolojisi altında olan ve ilgili ilgisiz birçok durumda kendini sorumlu tutan ve suçlayan, psikolojik sorunları olan bir insan ortaya çıkar.

Çünkü Çocuğun beyni ve zihinsel kapasitesi bu olaylara şahit olması durumuyla baş edebileceği kadar gelişmiş değildir.
Anne baba aralarında yaşadıkları ve çocuklarının şahit olduğu tartışmadan çocuğun manevi olarak zarar görmemesi için, çocukla, şahit olduklarını ve yaşadıkları duygu durumunu konuşmalı, ona korku değil güven vermeli.
Selam ve muhabbetlerimle, yüce yaranda emanet olunuz…
AYŞE BAY