“Çocuklarımızdan yani Yaşamımıza doğan ışıktan, neşeden, yeni bi candan bahsediyoruz. Anne babalar olarak biz, çocuk dünya ya geldikten sonra hatta gelmeden önce her şeyimizi değiştiririz, ona göre ayarlarız. Tek derdimiz başta sağlıklı olması, sonra normal olarak gelişip büyümesini, yani zamanında yürümesini, konuşmasını, okumasını... İsteriz.

Fakat çocuk yürümeye başlayın da” koşma, dur, biraz otur ”şeklinde kızmalar… Çocuğumuz yürümek için, konuşmak için bizden destek istedi, destek verdik. Konuşmasını öğrettik ona, Sonra da,” ne çok konuşuyorsun, biraz sus, kafamı şişirdin”...şeklinde şikâyetler.

Yüce Yaratanımız her Anne babaya çocuğunu karşılıksız sevme duygusu vermiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun, Amerika da, Afrika da, Nijerya da... Bütün anneler çocuklarını aynı şekilde sever. Çinli bir annede çocukları için saçını süpürge eder, Bosna lı bir annede çocuğuna yemez yedirir. Fakat biraz farklı olarak daha temkinli yaklaşıyor olduklarını gözlemliyoruz.

Onlar, çocukları ile aralarındaki sınırları daha geniş çizmişler. Biz ise çocuklarımıza, onların ihtiyaçlarına göre değil kendi ihtiyaçlarımıza göre yaklaşıyoruz. Mesela çocuk bütün gün okulda sıkılmış,bir çok şey canını sıkmış,karnı ağrımış...Bir an önce eve gidip annesine sarılmayı,koklamayı ,kucağında uyumayı hayal etmiş.Annenin de Ogün canı sıkkın.Çocuğunun geldiğini görünce” geldi benim yaramaz,rahatlık yok hiç sizden.Hemen odana gidiyorsun ve derslerini yapmadan çıkmıyorsun.,canımı sıkma “şeklinde karşılanan çocuk,odaya gider bu sefer akşam eve gelecek olan babanın şefkatini umutla bekler.

Baba işten yorgun gelmiştir ve “şimdi hiç seninle uğraşamam, dersin yok mu senin, git odana derslerini çalış”Çocuk sessizliğini alıp odasına sığınır.”Belki yarın beni severler” umuduyla yatağının üzerinde uyuya kalır.Peki biz,yarın başını okşar mıyız çocuğun?Keyfimiz yerindeyse,moralimiz iyiyse,çocuk sevimli bir şey yapmışsa okşarız,bu arada bizimde sevme ihtiyacımız karşılanmış olur,çocuğumuza karşı vicdanen rahat hissederiz kendimizi.

Biz yaratanın hiç bir bedel ödemeden çocuklarımız için bize verdiği var olan sınırsız sevgiyi neden onlara sınırlı şekilde veriyoruz. Canımız isterse seviyoruz, istemezse yok sayabiliyoruz. Onun ihtiyacı olduğu anlarda değil yani...
Çocuğumuz büyüyünce daha mı az sevgiye ihtiyacı olur?”Kocaman oldun, dizimin dibinden ayrıl artık, bebek gibi seni sevmemi bekliyorsun?”sözlerini hepimiz duymuşuzdur.

Ölene kadar çocuklarımızdan elimizi eteğimizi çekmeyelim, zaten buna hakkımız yok, emanet onlar bize. Çocuğumuzun duygularının olduğunu, onun da sosyal grup içinde yer alması gerektiğini, bizim gibi kişiliğinin olduğunu görmezlikten gelmeyelim. Onları her halleriyle sevelim. Saygı görmek istiyorsak onlara saygı duyalım. Çocuklarımız sınırız sevilmeyi hak ediyorlar.

Bazen anne babalar ”onun için elimden geleni yaptım, dershane, özel okul, özel hocalar, her şeyi ama her şeyi yaptım. Marka kıyafetler giydirdim, harçlığını bol verdim ama okumadı” şikâyetlerini duyarız. Sizce tüm sarf edilenler“her şey” midir. Bunlar her şey değil; her şeyin içinde % 10’luk bir şeydir. Aslolan sevgidir, saygıdır, sorumluluktur, Ona dürüst ve güzel rol model olabilmektir Onun ihtiyaçlarını belirlerken en fazla ihtiyacının sevgi olduğunu göz ardı etmişizdir. Onun bu gerçek ihtiyaçlarını göz ardı ettiğimiz için de kesinlikle çocuklarımızın ileriki hayatında başarısızlıklarına sebep olduğumuzu görüyoruz.
Birini sevmek, koşulsuzluktur…

Onu olduğu gibi, her haliyle kabul etmektir.
Onu değiştirmeye çalışmamaktır.
Onu korumak adına zorlamamak, engellememek, sınırlamamaktır.
Saygı ve hürmetlerimle Allaha Emanet Olunuz.

Okul Öncesi Öğretmeni Ayşe Bay