"Hiperaktifliğin anlamı, "aşırı hareketli"olma halidir. Küçükken çocuklarımızın, yaklaşık 3 yaşa kadar hareketli hali oldukça normaldir. Bu yaştan sonraki hareketlilikte anlamlı değişme ve farklılaşma olur. Fakat dikkati çeken, çocuğun davranışlarında korkusuz olması, başkasını rahatsız edecek şekilde gerekli gereksiz sürekli konuşması, dağınıklık, unutkanlık…v.b.durumların yaşanması dır.

Aslında Hemen hepimiz koşturan, zıplayan, hareketli ve hatta biraz haylaz çocuğun sağlıklı çocuk olduğunu düşünürüz.Bazende bazı aileler kendi çocuklarının normalden fazla hareketli olduğunun farkında olup şikayet ederler.Bir çocuğun aktivitelerinin yaşıtlarında görülmesi beklenen düzeyde mi, yoksa bir hastalığa işaret edecek derecede mi olduğunu anlamak, çoğu zaman aileler için önemli bir sorundur. Son dönemde kulaklarımıza adı sıkça çalınan bir hastalık olarak “ hiperaktivite bozukluğu” ya da bir başka değişle “ hiperaktif çocuk” tabiridir.

Bir anne baba düşünelim, çocuğa sürekli”yeter artık yerinde rahat otur,biraz sus,beni neden duymuyorsun,daha kaç kere söyleteceksin, in şu koltuğun tepesinden,başka şeylerle ilgilenmekten on dakikalık ödevi iki saatte bitiremedin”sözü sürekli tekrar ediliyorsa” benim çocuğum hiperaktif olabilir,bu durumu en iyi nasıl öğrenebilirim”diye düşünüp çare aramalı.Çünkü bu durum ilerde sosyal bir probleme dönüşecektir.

Hiperaktif çocuk, davranışlarının sonucunu düşünmeden hareket eder. Aklına geleni ortamın uygunluğuna bakmadan yapar, isteklerini erteleyemez. Uygun olsun olmasın konuşur ve oyunlarını bağırarak oynar, dikkat çekmeye çalışır, konuşanların sözünü keser.

Bu tür çocuklar birçok alanda öğrenme güçlüğü yaşarlar. Öğrenme güçlüğü derslerde, özellikle okuma yazmada yani akademik alanda olabileceği gibi, motor alanda da güçlük yaşanır. Mesela; çocuk bisiklete binmeyi, yüzmeyi, dengede durmayı, güzel yazı yazmayı, sınırlı alan boyamayı… Geç öğrenir. Konuşma becerisi geç gelişir. Toplumsal davranışlarda gecikme olur.

Çünkü bu tür beceriler için dikkatini yoğunlaştırmaz. Anlık, aklına estiği gibi yaşarlar. Yani davranışlarına dürtüleri yön verir. Evde ve okulda çevreye zarar verebilir, kırıp dökmeyi severler. Neredeyse sağlam hiçbir oyuncağı, eşyası yoktur. Odasında birçok eşyası kırılmış, çizilmiş, kullanılmaz haldedir.

Arkadaş bulmakta zorlanırlar, buldukları ise çoğunlukla yanlış arkadaşlar olur. Okulda uzun süre sırada oturamaz, tuvalet için dışarı çıkar, bir çizgi film ya da çocuk programını dahi sonuna kadar seyredemez, sürekli yer değiştirirler. Sabırsızdır.
Peki, ne yapmalıyız; Önce tanının konmuş olması gerek. Durum umulduğu gibi mi yoksa umulmadık bir şey mi var?
Tanı ya göre ebeveyn, çocuğa sabırla yaklaşmalı.
İstenmeyen davranış oluştuğu anda yanıt vermeliyiz. Çocuğun her şeyden çabuk sıkıldığını bilmeli ve uzun süren etkinliklerden kaçınmalı(çocuğa kısa hikâyeler okumalı, konusu sıkça değişen hareketli bir öğrenme ortamı sağlamalıyız)

Çocuğun çok çabuk dikkat kaybına uğradığı göz önünde bulundurularak, başlangıçta öğrenme sürelerini çok kısa zaman dilimlerine bölüp, aralara enerjinin bolca harcanabildiği aktiviteler sıkıştırmak uygun olacaktır.
Ödülü diğer çocuklardan daha çok kullanmalıyız(kucaklama, sevgi sözcüğü, övme ya da yiyecek).
Ödülün zamanı önemli yani istenen davranış sergilendiğinde geciktirmeden verilmeli ki yeni istenen davranış için istekli olunsun.

Kararlı ve tutarlı olmalıyız. Olumsuzdan çok olumlu yaklaşımlarda bulunmalı, bazı yanlışları görmezlikten gelmeliyiz. Çünkü bu çocuklar o kadar çok yanlış yaparlar ki eğer dikkatimizi yanlışlar üzerinde yoğunlaştırırsak onları sürekli cezalandırmak zorunda kalırız.

Caydırıcı orta düzeyde ceza yolları benimsemeli (sevdiği bir çizgi filmi izletmeme, dışarı çıkıp arkadaşıyla oynamasına izin vermeme) son çözüm olarak yararlı olabilir. Fakat bunlar az ve dikkatli bir şekilde sürekli bir ödül programıyla birlikte kullanılmalıdır.

Yapabileceği yönergeler vermeli,açık ve net olmalı.Bazı sınırlamalar getirmeliyiz.Mesela”tam yarım saat içinde yemeğini bitirmeni istiyorum veya odanı toplaman için sana on beş dakika veriyorum”Beraberce odasında istediği kadar değişiklik yapabiliriz Dikkat toplama oyunu yapabiliriz. Mesela”biraz önce oyuncak Atın nerede duruyordu, çorapların hangi çekmecedeydi, duvar hangi renkteydi?”şeklinde sorularla çocuğumuzda hem farkındalık oluşturur hem de dikkatini toplayıp düşünmesine neden oluruz.

Sizinle hepimizin aşina olduğu ya da başımıza gelen bir çelişkinin resmini paylaşmak istiyorum. Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayan, bulunca da öldüresiye döven anneler maalesef bizim annelerimizdir ya da bu resimdeki anne biz diriz ve o çocukları biz yetiştiriyoruz. İncitme incittiğin yerden incinirsin diyor H.Z.Mevlana
Sevgi ve muhabbetlerimle, Allaha Emanet Olunuz.
AYŞE BAY